10 Ocak 2025 tarihli duruşma

Related Case:
Yüksekova (Nezir Tekçi) Davası
Case Start Date:
14 November 2011
Court Name:
Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Documents:
Defendants:
Emekli Albay Ali Osman Akın ile Yarbay Kemal Alkan "Canavarca Bir His Sevki ile veya İşkence ve Tazip ile Kasten Öldürme" suçundan yargılanıyor.
Victims:
Nezir Tekçi

10 Ocak 2025 tarihli duruşma

Ozan Devrim Yay – 10 Ocak 2025

Mahkeme: Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi

Dosya: 2023/283

Çobanlık yapan Nezir Tekçi’den 28 Nisan 1995’te Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Yukarı Ölçek mezrasında askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamaması üzerine Yüksekova’da 2011 yılında açılan ve güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e nakledilen davada 2015 yılında sanıklar Ali Osman Akın ve Kemal Alkan hakkında ‘canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme’ suçlamalarından 11 Eylül 2015’te beraat kararı verilmişti. 

2018 yılında Yargıtay tarafından onanan beraat kararı hakkında Tekçi Ailesi’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuru sonucunda yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi üzerine Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başlayan yargılamanın ilk duruşması 17 Temmuz 2023 günü görülmüştü. İlk duruşmaya katılan sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağı uygulanmasına ve sonraki duruşmalardan vareste(bağışık) tutulmalarına karar verilmiş, tutuklama talepleri reddedilmişti. Nezir Tekçi’nin kardeşi Lokman Tekçi ikinci duruşmaya katılarak davaya taraf olarak katılmayı talep etmiş, talebi kabul edilmişti. Takip eden duruşmalarda, AYM’nin bozma gerekçelerinden bazıları hakkında Genelkurmay’ın “bilgi ve belge bulunmadığına” dair yazıları üzerine bu konular hakkında araştırma yapılmasına dair ara kararlardan vazgeçilmişti. Katılanların ve vekillerinin sanıkların tutuklanmasına dair, sanık vekillerinin yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasına dair talepleri reddedilmişti. Son birkaç duruşmada insanlığa karşı suç (TCK madde 77) kapsamında ek savunma talepleri karara bağlanmamıştı. Yine son birkaç duruşmada tanıklar A.E. ve H. E.’nin dinlenmesine dair işlemler tamamlanamadığı için ilerleme kaydedilememişti. Tekçi ailesinin avukatları, zamanaşımı riski nedeniyle 11 Ekim 2024 tarihindeki altıncı duruşmada tanık dinleme kararlarından vazgeçilerek dosyada kararın açıklanmasına dair talepte bulunmuş, 27 Aralık 2024 tarihindeki yedinci duruşmada tanık dinleme kararından vazgeçilmesi talebi kabul edilerek savcının esas hakkında mütalaası alınmıştı. Mütalaada sanığın beraati ve yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması talep edilmiş, yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması talebi reddedilerek duruşma 10 Ocak 2025 tarihine bırakılmıştı.

Duruşma Öncesi

Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonu aynı zamanda Eskişehir 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da kullanıldığı için Nezir Tekçi Davası duruşmasının Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındığı bilgisi verildi. Duruşmanın planlanmış saati olan 14:00’dan 35 dakika önce hazır bulunduğumuz bekleme alanında DEM Parti Eskişehir il yöneticilerinden bir kişi de beklemekteydi. Adliye hoparlörlerinden Cuma namazı hutbesi yayınlanmaktaydı. İlerleyen dakikalarda dört sanık vekili ve bir katılan vekili bekleme alana geldi. Sanık vekillerinden ikisi duruşma saatinden 15 dakika önce salondaki yerlerini aldı. Katılan vekillerinden üçünün, yakın arkadaşları olan genç bir meslektaşlarının ani vefatı nedeniyle mazeret bildirerek gelmedikleri öğrenildi. Duruşmayı izlemek için Hafıza Merkezi dışında DEM Parti meclisi üyeleri, DEM Parti Eskişehir Teşkilatı, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Eskişehir Okulu Dayanışma ve Araştırma Derneği ve Kadın Savunması Ağından temsilciler gelmişti. Basından sadece Mezopotamya Haber Ajansı duruşmayı izledi.  Duruşma saatine dek herhangi bir polis memuru bekleme alanında görülmedi.

Duruşma Salonunun Görünümü

Adliyeye ve duruşma salonuna girişte herhangi bir engelle karşılaşılmadı. 

Duruşmanın ilan edildiği saat olan 14:00’ten duruşmanın başladığı saate dek 2 çevik kuvvet polis memuru salon kapısında bekledi. Duruşmanın devamında 8 çevik kuvvet polis memuru duruşma salonunda yer aldı.

Saat 14:00’te izleyiciler salona girdiğinde izleyici sıralarında, sanık avukatlarının arkadaşı olduğu anlaşılan bir avukat cübbesi ile oturmaktaydı. Duruşmayı toplam 17 kişi izledi.

Heyet henüz yerini almadan saat 14:04’te katip avukatların kimlik tespitini yapmaya başladı. O sırada mübaşirin “hazırız” diyerek Savcıyı aradığı duyuldu. Heyet bir üye eksikle saat 14:11’de salona geldi. Üçüncü üyenin de gelmesiyle 14:13’te duruşma başladı.

Duruşmaya Dair

Heyet üyelerinden birinin değiştiği görüldü. Duruşmaya, sanık Ali Osman Akın müdafileri Av. Yurdakan YıldızAv. Aytekin Erol, sanık Kemal Alkan müdafileri Av. Namık Öztürk (duruşma tutanağında Mahmut Öztürk olarak yazılmıştı), Av. Esra Yıldız, katılan Halit Tekçi’nin vekili Av. Bünyamin İnce katıldı. Sanıklar ve katılanlar duruşmaya katılmadı.

Sanık vekillerinin yazılı savunma da sundukları bildirildi. SEGBİS kaydı başlatıldı. İlk olarak söz alan, katılan Halit Tekçi’nin avukatı Av. Bünyamin İnce

“Meslektaşlarımız, başka bir meslektaşımızın cenazesi nedeniyle mazeret dilekçesi sunmuştur. Bu nedenle bu duruşma karar açıklanmamasını, çok yakın bir tarihe duruşma verilmesini talep ediyoruz.

Heyet başkanı (konuşmalarının önemli kısmı anlaşılamadı, çok düşük sesle konuşuyordu):

“Zaten geçen celsede karar çıkması talep edilmişti.

Av. Bünyamin İnce:

“Eğer süre verecekseniz beyanlarımızı bir sonraki duruşmada sunacağız.”

Daha sonra söz verilen sanık Ali Osman Akın’ın avukatı Av. Yurdakan Yıldız:

“Esas hakkında beyanlarımızı sunduktan sonra mütalaaya dair görüşümüzü belirteceğiz. Mazeretlerin kabulü ile ilgili takdir mahkemenizindir. 1995’te gerçekleştiği iddia edilen olayla ilgili olarak emekli bir asker olan Ali Osman Akın hakkında İstanbul, Yüksekova, DGM vs. savcılıklar soruşturma yürütmüş, suç olmadığına dair kanıya ulaşılmıştır. Yargının FETÖ ile iltisaklı olduğu, TSK mensuplarına davalar açıldığı dönemde bu dosya da Ergenekon’a bağlanmaya çalışılmış, İstanbul savcılığı reddetmiştir. O dönem yetkili mahkemeler aracılığıyla intikam aracılığıyla çok sayıda dosya açılmış, davalar açılmıştı. O dönem sadece Malatya’dan Tunceli’ye giden dosya sayısı 800’dür. Müvekkilim ve diğer TSK mensupları terörle mücadele etmenin bedelini, terör örgütünün etkinliğinin devam ettiği süre boyunca ödediler. Ergenekon davasında suça dair en ufak bir ibare yoktu. O dönem yetkili mahkemeler intikam için bu davaları açtılar. Yetkili mahkemeler kaldırılmasaydı çok sayıda TSK mensubu daha hukuksuz cezalar alacaktı.

Müvekkilim hakkında Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde açılan bu dava talebimiz üzerine Eskişehir’e nakledildi. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi çok kapsamlı bir kovuşturma yürüttü. Yüzlerce tanık dinlendi, keşif yapıldı. Tanıkların çoğu da böyle bir olayın yaşanmadığını açıkladı. Müvekkilimin aleyhinde ifadelerin doğru olmadığı da keşif sırasında görüldü. Sanıklar aleyhine hiçbir delil olmadığı için haklarında beraat kararı verildi. Yeniden yargılama gerekçesinde konu edilen ve AİHM kararında bahsedilen eksiklikler de aslında ilk yargılama sırasında giderilmişti. Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru sonucunda yeniden yargılama kararı çıktı. Anayasa Mahkemesi kararını sorgulamıyoruz. Yoğunluk nedeniyle Anayasa Mahkemesi raportörlerin görüşlerine başvurur. Daha önce belediye avukatı olan raportörün raporuna dayanılarak karar verildi. ‘Neden nakil kararı verildiği anlaşılamamıştır’, ‘Keşif neden yapılmamıştır’ gibi ifadeler yer alan bir rapor hazırlanmıştır. Oysa ilk celsede değilse de sonraki celsede keşif kararı verilmiş ve yapılmıştı. Rapordaki başka bir iddia ‘askerlerin ifadelerinin sıcağı sıcağına alınmadığı’ idi. Defalarca ifade alındığı, Mehmet Emin Yurdakul’un ve Y.P.’nin ifadeleri hem soruşturma sırasında hem de sonrasında mahkemeniz tarafından alındı. Üstelik katılan, ‘Mehmet Emin Yurdakul hakkında şikayetçi değilim’ demişti. Sanık aleyhinde ifade veren askerlerin keşifte bulunmadığı da raporda iddia edildi ama böyle bir durum da yok.

O yöreden olan 4-5 kişinin ifadeleri dışında böyle bir olaya dair hiçbir duyum yok. Böyle vahim bir olay gerçekleşmiş olsa tüm erler tarafından duyulmaması mümkün değildir. Aleyhteki az sayıdaki iddia da bir katılan avukatının Youtube kanalındaki yayınından sonra ortaya çıktı. Yayında iddianame olduğu gibi aktarıldı, ‘Kürt askerlerin ateş etmek için öne çıkması istendi’, ‘mayınla ceset patlatıldı’ gibi, Hollywood filmlerinde görülecek senaryolarla milletin tepkisi çekilmeye çalışıldı. 

Aleyhteki ifadelerin hepsinde çelişkiler var. Plastik kelepçe takıldığını iddia edenler var ancak plastik kelepçenin TSK tarafından kullanılmaya başlaması 10 yıldan daha eski değildir. Tüm bunlar TSK mensuplarını karalamak için yapılmış bir kurgudur. 

Verilen mütalaaya katılıyoruz. Her türlü şüpheden uzak, somut hiçbir delil elde edilmemiştir. Müvekkilimin beraatini talep ediyorum.”

Sanık Ali Osman Akın’ın avukatı Av. Aytekin Erol:

“Benden önce konuşan meslektaşımın ifadelerini tekrar ederim. Çok uzatmak istemiyorum. Ancak meslektaşımın bahsetmeyi unuttuğu ya da benim kaçırdığım bir hususu vurgulamak isterim. İlk yargılamanın ilk duruşmasında da anlatılmıştı. O tarihlerdeki bir çatışmada yakalanan Agit kod adlı Nazım Fırat’ın 1995’teki ifadesi, sadece Nezir Tekçi ile ilgili değil, Nazım Fırat’ın baştan beri örgüt içindeki tüm safahatı ile ilgilidir. Kendisinin katıldığı eylemleri ayrıntılı olarak anlatmıştır. 31.05.1995 tarihinde Yüksekova Jandarma Komutanlığına, yani sanıklarla ilgili olmayan bir birliğe bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Grup ikiye ayrılmış, Nazım Fırat’ın içinde olduğu grup bir caminin yanından, Nezir Tekçi’nin olduğu diğer grup Köy Hizmetleri binasının yanından ateş açmıştır. Nazım’ın bulunduğu bir gruptan bir kişi yaralanmış, diğer gruptaki Nezir Tekçi göğsünden iki kurşunla vurulmuş ve çatışma sonunda diğer örgüt üyeleri tarafından götürülüp gömülmüştür. Bu olayı aktarmasında menfaatine ya da aleyhine bir durum olmayan Nazım Fırat tamamen samimi bir şekilde olayı anlatmıştır. Nezir Tekçi %95 doğrulukla çatışmada göğsünden aldığı iki kurşunla ölmüştür. Ailenin bunu kabul etmemesi kendi vicdanları ve bilgilendirilmeleri ile ilişkilidir. Bununla ilgili yorum yapmak ve aileyi konu yapmak istemiyorum. Bu bahsettiğim konunun kararda özellikle dikkate alınmasını talep ediyorum. Bilinen bir durumdur; çatışmada vurulan kişi varsa diğer örgüt üyeleri tarafından götürülür. 02:45’e kadar süren bu çatışmanın sonunda askerler tarafından ele geçirilen bir ceset olsaydı fotoğraflarla ve ifadelerle belgelenir ve en yakın köyün mezarlığına defnedilirdi. Ailenin bu konudaki şikayetiyle olayın olduğu yerden doku örneği vs alınmamış olsa da bu konu tamamen davanın dışında bir husustur. 

İddianamedeki olaylar tamamen faraziye üzerine söylenen sözlerdir. Faraziye üzerine söylenen sözler sadece bunlar da değildir. Yargılama boyunca katılan vekilleri tarafından müvekkilim hakkında peşin peşin ‘katil, katliamcı’ gibi sıfatlar kullanılmış, katliamların devlet politikası olduğu şeklinde iftira niteliğinde söylemler kullanılmıştır. Bunlar hakkında şikayetçiyiz. Kamu çalışanı olan müvekkiller hakkında yargılama yapılmadan hükümler verilmiştir. TCK 301. madde ve kamu görevlisine hakaretle ilgili maddeler kapsamında bunlara kayıtsız kalınmaması ve suç duyurusu yapılmasını talep ediyoruz.

Müvekkilimin beraatini ve hakkındaki yurt dışında çıkış yasağının kaldırılmasını talep ediyorum.”

Ayrıntılı beyanlar üzerine, diğer sanık avukatına söz verilmeden önce katılan vekili Av. Bünyamin İnce araya girerek “mazeretler kabul edilmeyecekse savcı mütalaası hakkında beyanda bulunacağım” dedi. Heyet başkanı kendisine de söz vereceğini ifade etti.

Sanık Kemal Alkan’ın avukatı Av. Namık Öztürk

“Bu bir politika olarak geliştiriliyor. Katılanın birden çok vekili var. Ortada mesleki bir gerekçe de yok. Burada katılanın bir vekil var. Dosya uzun süredir derdest. Bu duruşmada karar verilmesini talep ediyorum. Önce katılanın sonra savunmanın söz almasına dair sıra bozuluyor”. Bunun üzerine Av. Bünyamin İnce “bunu biliyorum, o yüzden mazeret kabul edilmeyecekse önce benim sonra sanık vekillerinin konuşması gerektiğini bildiğim için araya girerek sordum” diye açıkladı.

Av. Aytekin Erol devamla:

“Anayasa Mahkemesi kararının hukuksuz olduğuna dair daha önce dilekçe vermiş olsak da artık bunun bir önemi yoktur. Anayasa Mahkemesi kararı etkin soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle verilmiş ve eksikliklerden bahsedilmişti. Mahkemenizce bu eksiklikler giderilmiş ve sanıklar aleyhine yeni bir delil ortaya çıkmamıştır. Yeni bir hukuki durum ortaya çıkmadığından beraat talep ediyoruz. Farklı savcılıklar tarafından soruşturma yapılmış ve nihayetinde, Nazım Fırat’ın ifadesiyle Nezir Tekçi’nin başka bir terör saldırısında öldürüldüğü [‘öldüğü’ diyerek kendini düzeltti] ortaya çıkmıştı.

Keşif mahallinde bulunan boş kovanlardan MKE’ye ait olan farklı farklı tarihlere ve farklı birliklere aitti. Bölge terör bölgesi olduğu için kovanların başka birliklere ait olduğu ortaya çıktı. Keşifte yabancı menşeli G-3 mermi kovanları da bulundu. Yabancı menşeli G-3’leri de PKK’nın kullandığı biliniyor.

Talimat yazılan askerlerin çoğu ‘orada değildim’ dedi. Dinlenen 113 tanık ise ‘oradaydım ama böyle bir olay yaşanmadı’ dedi.

Bir tanık ‘Ben de Kürt kökenli bir askerim, böyle bir olay olsaydı anlatırdım’ dedi. Yani tanıklar etnik kökeninden bağımsız olarak ifade vermektedir. Bir başka asker ise olayı Facebook’ta duyduğunu söyleyerek gelip ifade vermiştir.

Halit Tekçi ifadesinde ‘Ali Osman Akın oğlumu kaçırmış, öldürmüş, mayınla patlatmış, ben bunu götürüldükten 15 gün sonra bir askerden öğrendim’ demiştir. Fakat baktığımızda Halit Tekçi o tarihlerde oğlunun kayıp olduğunu söylüyor. 13.06.1996’daki ifadesinde, oğlunun kaybolması ile ilgili sonuç alamaması üzerine etraftan bilgi topladığını söylüyor. Bilgiler birbirini tutmuyor. ‘Oğlumu belki köylüler vurdu, bana söylenmiyor’ diyor.

O dönem etkin soruşturma yapılmadığını söylemek yanlış olur, 3 savcılık tarafından soruşturma yürütülmüş, Nazım Fırat’ın ifadesi sonrası takipsizlikle sonuçlanmıştır. Nezir Tekçi’nin ölüp ölmediğine, öldüyse ne şekilde öldüğüne dair delil yoktur. Beraat talep ediyoruz.”

Sanık Kemal Alkan’ın avukatı Av. Esra Yıldız

“Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen eksiklikler giderildi. Müvekkilim aleyhinde delil olmadığı için beraatini ve yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasını talep ediyorum.”

Söz verilen Av. Bünyamin İnce:

“Karara çıkılmasını geçen celse biz istedik. Bu duruşmalar için İstanbul’dan gelip gidiyoruz, sanık vekili meslektaşlarımız ise burada. Anayasa Mahkemesi kararından sonra vakit kaybetmeden araştırma yapılmasını istedik. Bu gereklilikler yerine getirilmediği için, Mart ayında zamanaşımına uğrayacak bu dosya için karar verilmesini talep ettik.

Olay askeriye içinde gerçekleşen bir olay ve askeriye içindeki hiyerarşiyi herkes biliyor. Bu hiyerarşiye rağmen 15 asker olayı anlatmıştır. Sanık lehinde verilen ifadelerin baskı altında alınıp alınmadığı araştırılmalıdır. Bu hiyerarşi içinde bir askerin ifade vermesi çok zordur, imkansıza yakındır, büyük baskı altındadır. 1995’ten sonra başka çobanlar da öldürüldü ama kimse konuşamadı.

Biz de ticaret vb. avukatlığı yapmak isterdik ama öldürülen bir insan ve oğlunun katillerini aradığı uzun süreç sonunda alzheimer olan bir baba var. Bu dava toplumsal bir davadır. Elbette kimseye delilsiz ceza verilmesini talep etmiyoruz ama 15 askerin ifadesinin üzerine gidilmesini istiyoruz. 

Meslektaşlarım, başka bir meslektaşımızın cenazesine gittiği için mazeret sunduğundan kararın bu duruşmada verilmemesini talep ediyorum.”

Bunun üzerine sanık vekillerine tekrar söz verildi:

Sanık Ali Osman Akın’ın avukatı Av. Yurdakan Yıldız:

“Bu dava toplumsal bir dava falan değildir. Bir iftira, olmayan bir olayın olmuş gibi gösterildiği bir davadır, müvekkilimizi ve TSK’yı karalamak için açılmıştır. 15 askerin ifadesinin hepsi çelişkilidir. Boğatekin isimli avukatın Youtube çağrısı sonrasında ortaya çıkmışlardır. Toplumsal bir dava falan değildir.”

Sanık Ali Osman Akın’ın avukatı Av. Aytekin Erol:

“Katılan vekili abartılı beyanlarla dikkat çekmeye çalışıyor. Aleyhteki ifade sayısı 15 değil 8’dir [Bu noktada Av. Bünyamin İnce elinde liste olduğunu söyleyerek araya girdi]. Tanıklık yapan bir askerin Balıkesir’de önce bir merdiven altına yerleştiği sonra intihar ettiği biliniyor. Bu asker tek bir operasyona çıkmamış olduğu halde etrafına çok sayıda operasyona çıktığını söylemiştir. Post travmatik sendromlar falan olmasa bile insan tabiatı gereği hayal ürünü şeyler görülebilir. 113 kişi doğruyu anlatırken oraya hiç gitmemiş az sayıda kişi aksi yönde ifadeler vermiştir.”

Sanık Kemal Alkan’ın avukatları Av. Namık Öztürk ve Av. Esra Yıldız önceki beyanlarını tekrar ettiklerini söylemekle yetindi.

Tarafların beyanlarının 14:55’te bitmesiyle heyet bir süre kendi arasında konuştu. Daha sonra heyet başkanı SEGBİS kaydının durdurulmasını söyledi. Katılan vekillerinin mazeretini ölümün tespit edildiği gerekçesiyle kabul ettiğini belirterek ara kararları açıkladı:

Ara Kararlar

  • Sanıklar Ali Osman Akın ve Kemal Alkan hakkındaki yurt dışına çıkış yasağına yönelik adli kontrol tedbirlerinin ayrı ayrı devamına
  • Katılan Halit Tekçi vekili Av. Hüseyin Boğatekin’in belgelendirilen mazeretinin hak ihlaline sebebiyet vermemek amacıyla kabulüne,
  • Kamu görevlisine hakaret ve TCK 301. maddesi yönünden suç duyurusunda bulunulmasına yönelik talebin reddine, Cumhuriyet Başsavcılığına müracaata bulunabileceklerinin ihtarına karar verildi. 

Bir sonraki duruşma 17 Ocak 2025 günü saat 14:00’te görülecek.  

Duruşma saat 15:00’da sona erdi.